ÇILDIR´IN GEZİLESİ GÖRÜLESİ ?ŞEYTAN KALESİ?

ÇILDIR´IN GEZİLESİ GÖRÜLESİ ?ŞEYTAN KALESİ?

Yarım yüzyılı aşkın zamandır

   Yarım yüzyılı aşkın zamandır yakınından geçerek Kenarbel´e Çıldır´a gidip gidip geldik. Okuduk, meslek sahibi olduk, büyük şehirlerde çalıştık, emekli olduk. Bütün bu zamanlar içinde özlem, sevinç ve heyecanla yılda bir veya birkaç kez gelmeye, enerji verip almaya devam ettik. Yakın zamana kadar yol (ve yakınımızdakini merak etme kültürü) olmayışı nedeniyle, yanı başımızdaki tarih ve kültür hazinesine gidip dokunmadık, taşına duvarına sorular sorup sohbet etmedik. Kısmet bugüneymiş; buna da şükür?

         Ardahan´dan Çıldır´a giderken ?Şeytan Kalesi? tabelasını görür görmez:  ?Gidelim mi?? ?Gidelim.? Hadi öyleyse? Sola dönüp Yıldırımtepe köyünden geçerek, uçurumun kenarına yapılan, korkuluklu  2 km´lik Arnavut döşeme yoldan ilerledik.  Yol bitimindeki kameriyelerde, seyretmek ve dinlenmek için oturduk.

      Şeytan Kalesi MÖ 1000 yıllarında kurulmuş. Gerek Karaçay Vadisinin zorlu doğa koşullarına yapılışı, gerek bin yıllardır tarihe tanıklık eden bir savunma kalesi olmasının haklı gururunu taşıyor. Bin bir renk ve çeşit çiçekler mi, kekik kokusu mu,  bu görkemli kale mi, vadi mi yoksa hepsinin buluşması mı beni bu kadar etkiledi bilemiyorum.

     Reis Çelik´in yönetmenliğini yaptığı, tek profesyonel oyuncusu Tuncel Kurtiz ?usta´ olan (diğer oyuncular yöreden) ?İnat Hikayeleri?  filmindeki hikayelerden biri de bu kalede geçiyor. Ardahan Beyi´nin kalesi olarak kurgulanan mekan, Ardahan Beyi´nin oğlunun sevgilisi Yukarı Cambazlı Şahsenem, sorulan muammayı çözerse kırk gün kırk gece düğün yapılacak ve bu kalenin sahibi olacaktır. Şahsenem muammayı çözer ama ?Ya çözemeseydim ne olacaktı? Sen neden böyle bir oyunu kabul ettin?? diye beyin oğlunu reddeder. (o bir Çıldır kızı)

     Kaleye doğru yürürken elimize ?gıgıla goz, elim boz? diye  tekerlemesini söyleyerek taş kınası bile koyduk da kınalı kınalı döndük.

    Biz kaledeyken iki grup daha geldi. Aynı gezgin ruh ve aynı büyülenmiş etki altında olduğumuz için aynı gruptanmışız gibi paylaşım içine girdik.

         Giderken ilgimizi çekmeyip, bize gayet doğal gelen basmalar, tezekler ve kalaklar dönüş yolunda olmaması gereken yerlerdeydi. Tezekleri seviyorum; çünkü hem üstüne oturursunuz, hem geçici ve kolay duvar olarak kullanabilirsiniz, hem de organik gübre ve yakıttır ama yeri yanlıştır. Asıl söylemek istediğim dönerken sembolik objeler almak istedik. Çıldır´a bir turizm bürosu açılsa ve hediyelik eşyalar olsa? Örneğin: Kalenin resmi basılı küçük bir örtü (peçete gibi), kupa, biblo, magnet, kartpostal, filmden kareler yansıtan resimler, kale ile ilgili efsanelerin yazılı olduğu kartlar, küçük torbacıklarda şifalı kekikler olabilir. Böyle bir düzen köyün girişine de konur. Bir de kalenin tarihçesi? Biz tok gözlü ve yüce gönüllü olduğumuz için bunlara önem vermeyiz bilirim. Ama Slovenya´nın başkenti Lübyana´da bir gölü 45 Euro´ya (150 TL) gösteriyorlardı da kendi gölümüze saygısızlık olur diye ben gitmemiştim.

         Sözün özü; ben bu kadar öz güvenli bir kale görmemiştim. Savunma amaçlı yapılmış bir kale olduğunu ve girdiği bütün savunmaları kazandığını anlatır gibiydi?

 Temmuz 2015

Gülşen Akbulak