DOĞAN GÖRÜNÜMLÜ ŞAHİN EKONOMİ MODELİ

DOĞAN GÖRÜNÜMLÜ ŞAHİN EKONOMİ MODELİ

Son dönemde halk olarak...

    Son dönemde halk olarak ve ülke ekonomisi olarak durumumuzu belki de en iyi özetleyen cümle ´DOĞAN GÖRÜNÜMLÜ ŞAHİN´dir.
   Ekonomilerde temel esas gelir gider dengesini sağlamaktır. Bu gelir gider dengesi sağlanmaya çalışırken de piyasalarda çok sayıda ticari faaliyetin olması ve her geçen gün bu faaliyet sayılarının artması hedeflenmektir. Bu piyasalardaki ticari faaliyetlerin tamamına da işlem hacmi denilmektedir. Piyasada yapılan her işlem o devletin kasasına giren gelirin artması demektir. Çünkü her mal ve hizmet alımında ve her mal ve hizmet satımında ortaya çıkan ticari faaliyetlerden egemenlik hakkı nedeni ile devletler dolaylı ve doğrudan vergiler adı altında vergi almaktadır. Yani ticaret tacirler ve müşteriler arasında yapılırken ortaya çıkan kâr ve zarar durumuna bakılmaksızın devlet her seferinde kendi kâr hanesine bir rakam yazmaktadır. O nedenledir ki piyasalarda ne kadar fazla alışveriş olur ise devlet ekonomisi işte o kadar kalkınır. Dünyada bulunan tüm devletler Ekonomi Bakanlıklarını işte bu Ticareti ve Ticari Faaliyetin Sayılarını Arttırmak´ gayesi ile kurar ve çalıştırırlar. Hep duyarız piyasalarda daralma var diye işte bu devlet ekonomilerinin en büyük kâbusudur, ekonomideki hareket sayısı düşünce otomatik olarak devletin gelir hanesine yazılan rakamlarda küçülür. Bu rakamların küçülmesi demek ekonominin küçülmesi, Ekonominin küçülmesi demek ise devletin küçülmesidir.
     Ekonomi piyasalarının üç önemli aktörü vardır bunlardan biri üretici, biri satıcı biri de nihai tüketicilerdir. Bu aktörler kimi zaman kurum, kimi zaman da şahıslar olabilmektedir. Şimdi bu kadar ekonomik terim ve kavramı neden açıklamaya gayret ettiğimi izah edeyim. Son günlerde ülke gündemini meşgul eden kredi kartı ve krediler ile ilgili hükümetin yaptığı düzenlemeler nedeni ile bu yazıyı yazmaya karar verdim.
    Ülke ekonomimiz eleştirmek gayesi veya birileri gibi hamasi duygularla yazmıyorum ancak maalesef ekonomide işler hiç ama hiç iyiye gitmiyor. Ekonominin ana dinamikleri S.O.S. verirken dış yüzü makyajlanıp sanki her şey yolundaymış gibi gösterilmeye çalışılıyor. Bence bu çaba ekonomideki başarısızlıktan daha büyük sıkıntılara sebep olacak bir durumdur.
Dünya yaşanan küresel krizlere birde ülkemizin çok kısa bir zaman zarfında kendi içerisinde yaşadığı krizler eklenince durum pek de iç acıcı olmayan bir hal almaktadır.
Örnek verirsek;
     Suriye´de yaşanan iç karışıklık neticesinde ülkemize sığınan sayısı 3 milyona dayanan ve hemen, hemen tüm giderleri tarafımızdan karşılanan mültecilerin ekonomimize getirdiği ağır yük. Bitip tükenmek bilmeyen PKK terörüne birde eklenen İŞİD terörü eklenince artan güvenlik harcamaları. Terörün her gün gösterdiği kirli yüz nedeni ile sekteye uğrayan turizm gelirlerimiz. Rus uçağının düşürülmesi ile yaşanan büyük turizm ve ihracat geliri kaybı. Ortadoğu´dan yükselen bitip tükenmek bilmeyen yardım taleplerine verilen karşılık sonrası ortaya çıkan maliyetler. Birde bunlar yetmezmiş gibi FTÖ terör örgütünün 15 Temmuz´da yaptığı hain darbe girişiminin ağır bilançosu da eklendiğinde ekonominin tüm denge taşları yerinden oynamış oldu.
    İşte yaşanan bu gelişmeler sonucunda Cari Açık azalmak yerine arttı, İşsizlik oranı Haziran 2016 döneminde 247 Bin kişi artarak 3 milyon 127 bin kişiye oran olarak ise tekrar iki haneli rakamlara yükselerek 0,6 oranında yükselerek % 10,2´ye kadar çıktı. Bu rakamlardan daha sıkıntılı olan genç işsizlik oranının 1,7 puan artarak % 19,4´e çıkmasıdır.
     Hal böyle olunca halkın alım gücü daraldı, borçlanma yükü %68´lere dayandı ve piyasalarda hissedilir bir daralma meydana geldi. Bunu Başbakan yardımcısı Sayın Mehmet Şimşek de kabul ederek ´Piyasalardaki daralmanın derinleştiğini görüyoruz´ diyerek teyit etmiş oldu.
    Yani işin özü halk borçla ve taksit ile yaşamakta, tasarruf yapmadığı gibi gelecek 36´ayı da borç yükü altına sokmakta aslında her şeyimiz varmış ve bolluk içinde yaşıyormuşuz gibi görünsek de görünenin yaşanan ile aynı olmadığı acı gerçeği bir tokat gibi yüzümüze çarpmaktadır.
    Şimdi bana herkes bol harcıyor, iyi giyiniyor, araba ve ev alıyor bu mu ekonomik sıkıntı diyenler olacaktır tabi.
     Onlara en büyük cevap 12 ay taksitle alınan güzel elbiseler ve %80 den fazlasının üzerinde rehin olan taşıtlar ile üzeri ipotekli olan daireler ancak göz boyayan Doğan Görünümlü Şahin diye adlandırabileceğimiz çarpık ekonomilerin bir göstergesi olarak kabul edilmelidir. Aksi halde ileride yaşayacağımız çetin günlere doğru gözü kapalı gitmekten başka çaremiz olmayacaktır.
      Ekonomide yalana yer olmaz çünkü her şey rakamlar ile sabittir ve ne kadar saklanırsa saklansın eninde sonunda ortaya çıkar.
Bugün yaşanan ve hükümetin yeni düzenlemeler ile müdahale etmeye çalıştığı olay tamamen budur.
    Ne yapıyor hükümet piyasadaki daralma giderilsin diye maksimum 36 ay olan tüketici kredilerinin vadelerini 48 aya uzatıyor. Yani önümüzdeki 36 ayını borç yükünün altına sokup ipotek eden vatandaşa bir 12 ay daha borç yükü ve faiz yükü yükleyerek yapay bir rahatlama sağlamaktan başka bir şey yapmıyor. Kredi kartları borçlarına yapılandırma yapılarak 72 aya yayılıyor ve yeniden bir faiz eklenerek adeta halıdaki pislikler halının altına süpürülerek temizlik yapılmış sayılıyor. Kredi kartına taksit sayıları maksimum 9 dan 12´ye çıkarılarak 3 ay daha fazla faiz ve borç yükü insanların sırtına yükleniyor.
    Belki de bu çalışmada en hayırlı olan en başta taslakta olan gıda ve cep telefonuna taksit yapılabilmesi imkânını sağlayan uygulamanın kabul edilmemesi olmuştur. Aksi halde vatandaş aldığı pirinci 10 günde tüketip parasını 12 ayda ödeyecek ve pirince ayırdığı bütçe ile gereksiz başka harcamalar yaparak adeta kendi cüzdanından para yürütmüş olacaktı. Ekonomi yönetimi yerinde bir karar ile intihar gibi bu düzenlemeden vazgeçmiştir.
İşlerin iyi gideceği umudu ile yaz aylarının başında 9-10-11 ve 12. Aylara yazılan birçok çekin , iyi gitmeyen yaz döneminden sonra yazılacağını ve öngörü olarak yıl sonunda bu güne kıyasla %30 -%40 oranında artan karşılıksız çek oranı ile karşılaşacağımızı düşünmekteyim.
Peki, iyi de ne yapılmalı;
1-Harcamalar sıkı bir denetime tabi tutulmalı.
2- Devlet verdiği 5 TL´lik ilacın bile bitim süresini bekleyin diyebiliyor ise siz daha 3 ay önce cep telefonu bilgisayar aldınız minimum iki yıl beklemelisiniz demelidir. Bu şekilde tamamen keyfi ve fuzuli harcama yapılmasının önüne geçilmelidir.
3- Üreticiden tüketiciye kadar gelen süreçte hiçbir emek göstermeden kazanan komisyoncu toptancılık zihniyeti terk edilerek ürünlerin daha doğrudan yollar ile tüketiciye ulaşması sağlanmalıdır.
4- Ülke sanayisi katma değeri yüksek ürünler üretmek için teşvik edilmelidir, yoksa seçim yatırımı teşvik sistemi ile bunu sağlamak asla mümkün olmayacaktır.
5- Olabildiğince gerginlik ve çatışma ortamından uzak durularak milli güvenlik harcamalarını arttıracak girişimlerden olabildiğince uzak durulmalıdır.
6- Ülke bürokrasinde kayırma, rüşvet ve haksız kazancın önüne geçen ciddi adalet reformları yapılmalıdır. Her devrin ayrı bir kuralı değil her devrin tek bir kuralı olmalıdır.
7- Yolsuzluk ile mücadelede olaylar insanların vicdanına değil, önceden belirlenen evrensel hukuk kurallarına bırakılmalı ve devlet malına el uzatan her kim olur ise en ağır biçimde cezalandırılmalıdır.
8- Devlette büyük gider kalemi olan personel giderleri özel sektörün çalışma koşullarına eşitlenerek eşit işe eşit maaş uygulamasına geçilmelidir. Seçim hediyesi kadrolar ve yarım günlük çalışmalar ile ödenen maaşlar dönemi derhal bitirilmelidir.
    Bu ve bunun gibi önlemler hayata geçirilmez ise maalesef Doğan Görünümlü Şahin tarzında olan ekonomimizin zayıf olan freni patlayacak ve hepimiz duvara toslamak durumunda kalacağız.

Sinan KARAÇAY