YAŞAR GELER


BEŞİKTAŞLI KEDİ

Beşiktaş, öncelikle bir ilçe adıdır


  Beşiktaş, öncelikle bir ilçe adıdır. İstanbul´un seçkin ilçelerinden özellikle sosyal yapısı ve nitelikleri üstün olan insanların yaşadığı bir ilçe olarak bilinir. Orada oturmak ya da yaşamak bir ayrıcalıkmış gibi düşünülür. Nedeni ise, dediğim gibi hem sosyal anlamda özel olması hem de İstanbul´un boğaza bakan bir yerinde, deniz kıyısında bulunması bakımından önemlidir.

    Bir de başka bir Beşiktaş vardır. O´ da bir yine İstanbul´a özgü ve semtine uygun bir isimle anılan bir spor kulübünün adıdır. Milyonlarca insan bu spor camiasına gönül vermiş ve bir asrı aşkın süredir de hiç kopmayan bir sevgi seli ile bağlıdır insanlar O´na.

     İşte Beşiktaş´ın bu anlamlarından yola çıkarak bir hikâyeyi anlatmayı düşündüm. Aslında anlatacağım hikâyenin bu iki anlamla da pek ilgisi yoktur. Tamamen farklı bir durumun gözlemlenmesi sonucunda ortaya çıkan bir hikâyedir diyebiliriz.

     Bir akşam vaktiydi, her günkü gibi akşam yürüyüşlerinden birisini yapmak üzere inmişti yürüyüş alanına. Saatine baktı ve yürüyüşüne başladı. Bir yandan yürüyüşünü yaparken bir yandan da onlarca fikir gelip geçiyordu adamın aklından. Zaten bulunulan alan o kadar mükemmel alandı ki, daha öncede Sarı Papatya ve Şeker Kız gibi hikâyeler de o çamlarla kaplı bu alanda çıkıvermişti kaleminden.  O alanın her iki yanı da yoldu. Bir tarafında mahalleye giden yol, diğer tarafında şehrin anayolu. Yolun altında da kocaman plazalar ve AVM´ ler. AVM´ lerin altında ve yolun hemen yanıbaşında restoranlar hemen herkesin ilgini çekiyordu. Yürüyüş parkı ise, zaman zaman kendi halinde insanların oturup dertleştiği, bazılarının çevreye rahatsızlık vermeden köşelerine çekilmiş sohbet eşliğinde içeceklerini yudumlamaları, birçok insanın da sağlıklı spor amaçlı yürüyüşlerini yaptıkları ve özellikle de sokak hayvanlarının, kuşların, kargaların yiyecek amaçlı bulundukları bir ortamdır.

     Adam parkta yürürken, kendinden başka onlarca insan görmüştü çevresinde. Kimi, telefonunda annesiyle konuşuyordu.  Kimi, adam gibi yürüyüşünü yapıyor, kimi de bir köşede arkadaşıyla zamanın gündemi olan seçimlerin sonuçlarını tartışıyordu. Ne güzel bir durumdu bu. Hemen hemen yaşamın her alanına tanıklık ediyorsun. Her gördüğünden bir anlam çıkarıyorsun. Her gördüğün şey ve her yaşadığın olay sana bir şeyler katıyor. Yaşamını renklendiriyor.

     Adam emin adımlarla bir yandan yürüyüşünü yapıyor, diğer yandan da herhangi bir hikâye için karşıma nasıl bir malzeme çıkar diye düşünürken tam da Beşiktaşlı diyebileceğimiz bir hayvanı fark etti yanında. Önce gölgesi belirdi yanında adamın. Adam gölgeyi fark eder etmez yanına döndüğünde Beşiktaşlıyı gördü. Çok mu çok güzeldi Beşiktaşlı. Aslında, az önce havlamalar eşliğinde fark edilmişti Beşiktaşlı. Meğer o acıklı havlamalar bunun içindi. Belki de O´nu kapmak için mücadele ediyorlardı, sokak köpekleri. Beşiktaşlı o acıklı havlama seslerini duyar duymaz korkudan önce önünde duran ağaca tırmanmak istemişti. Ancak köpeklerin çamlık alana girmediğini görünce ağaca tırmanmaktan vazgeçmiş ve parkta amacına ulaşmaya çalışmıştı. Aslında Beşiktaşlının amacı neydi, tam da anlayamamıştı adam. Ama yanı başında duran ve yürüyüşüne eşlik eden o muhteşem siyah beyazlı renklerle donanmış kocaman cüsseli kedinin mutlak bir amacı vardı. Öncelikle uzun bir süre birlikte yürüdüler Beşiktaşlıyla adam. Adam da Beşiktaşlı da çok mu çok mutluydular bu birliktelikten.  Adam hızlandıkça Beşiktaşlı da hızlanıyor. Adam yavaşladıkça Beşiktaşlı da yavaşlıyordu. Adam koş dedikçe koşuyor, dur dedikçe duruyordu Beşiktaşlı. Ne güzel bir duyguydu bu. Aslında daha yarım saat bile olmamıştı tanışalı. Ama bayağı iyi anlaşıyorlardı. Onlar, birlikte yürüyüşlerini sürdürürlerken, adamın gözü bir an bir çam ağacının altında ayakta duran bir kadına takıldı. Belli ki işinden çıkmış evine giderken yolu parktan geçtiği için biraz mola vereyim demişti. Bir yanında yerde duran birkaç poşet eşyasına takıldı adamın gözü. Muhakkak ki içerisinde evine götüreceği yiyecek, içecek gibi malzemeler vardı. Bu malzemelerin olması kesindi. Çünkü bizim Beşiktaşlı o poşetleri görür görmez hemen adamı terk edivermiş ve koşar adım kadının poşetlerinin yanında almıştı soluğu.

     Kadın ise, kediden habersiz tam karşısında duran AVM´ nin altında ki köfteciyi izler gibiydi. Zaten kocaman levhasıyla yoldan gelip geçen herkesin dikkatini çekiyordu. Bu zamanda ki ekonomik krize aldıran da yoktu sanırım. Çünkü hemen her gün dolu oluyordu bu köfteci. Belli ki kadında meraktan orayı izliyordu ya da yoldan gelip geçen araçları sayıyordu. Adam bu manzarayı birkaç tur yürüyüşle tekrar tekrar izledi. Son tura gelmişti ki, birde ne görsün, yanında olanca hızla koşturan Beşiktaşlı yok oluvermişti. Mutlaka o akşam ki yiyeceğini kaptı ki artık yuvasına dönme ihtiyacı hissetmişti. Bununla birlikte adamın da yürüyüş zamanı dolmuştu. Hızla yola park ettiği aracına doğru yürüdü ve aracını çalıştırarak evinin yolunu tuttu.

     İşte adamla Beşiktaşlının dostluğu yarım saate böyle sığabildi.