YAŞAR GELER


HAYATIN RENGİ

Hayat dediğin, dünyaya


Hayat dediğin, dünyaya gelişle dünyadan gidişin yani iki çizginin arasında kalan boşluktur. Kazası-belası, iyisi-kötüsü, arlısı-arsızı, hırlısı-hırsızı, inişi-çıkışı, var oluşu-yok oluşu vs? uzar gider bu terimler. Önemli olan bu başlangıç ile bitiş çizgisinin en güzel şekilde değerlendirilmiş olmasıdır.
Hani doğanın ürettiği renkler vardır ya, o güzelim gök kuşağını oluşturan renkler. Sarısı, kırmızısı, mavisi, yeşili, beyazı, siyahı, kahvesi, alı, moru, turuncusu vb.leri? İşte ben hayatı o renklere benzetiyorum. O renkler hayatın tadı-tuzu, anlamı. Mesela beyaz, tertemiz duyguları anlatmıyor mu? Saflığın ve temizliğin simgesi değil midir, sizce de? Hayatta kimi insanları bu renge uyarlamak pekala mümkün. Öyle insanlar tanıyoruz ki, karıncayı bile incitmekten ürkecek kadar çekingen ve bir o kadar da saf, temiz masum olurlar. Pembe vardır örneğin, bunu ben hayallere yoruyorum. Kimi insan var ki, tüm yaşamını hayallere bırakmış, bir türlü gerçek yaşama inemiyor. Hayalsiz yaşamak mümkün mü? Tabi ki değil. Hayallerimiz de olacak ama ara sıra da gerçeklerle yüzleşmemiz gerekecek. Genel olarak kadın rengi sayılır pembe. Nazenin, kibar ve de dayanılmaz bir çekicilik. Ne güzel renktir mavi. İnsanlar için özgürlüğün simgesi bu olsa gerek. Hep bulutları altına alır. Sonsuz ve sınırsız bir mavilik. Uçsuz bucaksız. Alabildiğine boşluk gökyüzü gibi olmaz mı insan maviyle. Erkeğin de renk simgesi değil midir, mavi? Kahverengiyi, hayatın zorluğuna benzetirim. Bu renkteki insan erk´in verdiği zafer edasıyla kendini hep zirvede görür. Bir türlü indiremezsin zatı muhteremi doruklardan. Aslında çok ta sevmem bu tür sanal olarak şişirilmiş, kendini beğenmiş, kibir ve gurur yüklü şahsiyetleri. Hayatta çevresindekilere hep zorluk çıkarırlar, hep engel olmaya kalkarlar. Ara sıra bunlara format atmak gerektiğini düşünürüm. Yeşil vardır mesela. Belki de hayatın en anlamlı rengi olsa gerek. Özellikle Karadeniz´ de bin bir tonuyla o muhteşem gösteriye, renk cümbüşüne imza atar yeşil. Kimi insanlar da hayatta bu renk gibidir işte. Değişik versiyonlarıyla hayatımıza anlam katarlar. Hep bizleri mutlu etmeye uğraşırlar. O mutluluk ki, hiç bitmesin o renk hiç solmasın istersin. Kırmızı, bana göre ateşi simgeler. Yaşamımızda öyle insanlar vardır ki, yakarlar sizi, kavurur kül ederler. Ancak yine de asildir kırmızı bence. Asaleti, soyu-sopu, değer vermeyi açıklar bence. Hani derler ya insanı en çok ta sevdikleri yerden yere vururmuş. İstemeden de olsa onlar yakarmış. Ya siyaha ne demeli? Siyah ciddiyettir, resmiyettir, kimliktir. Siyahsız hayat kuralsız, düzensiz yaşamak olur. İşte kimi insanlarımız da vardır ki böyle ciddi, düzenli ve kurallı yaşamayı seçerler. Bazen dersiniz ki bu insan olmadan hayat olmaz. Gri, öyle bir renk ki hiç olmasın dediğiniz insan gurubunu simgeler bu renk bence. Nötr gibi, güven vermez insana. Zaten belli değil mi karışım olduğundan. Anlamsız bir hayatın taaa da kendisi. En uzak kalınması gereken insan modelidir, gri varlıklar. Renksizlik gibi bir durum işte.
Hayat işte böyle renk cümbüşüyle yoğrulup duruyor her an. Aslında olması gereken de budur bence. Ya hayat tek renk olsaydı, gökkuşağını nasıl keşfedecektik? İyiyle kötüyü ne zaman fark edecektik? Doğruyu yanlışı nasıl ayırt edecektik? Güzelle çirkini kim bize anlatacaktı? Bu tür soruların ardı arkası kesilmeden sürüp gidecekti. Tek düze bir yaşamın anlamı olur mu, hiç? Toplumlar gelişip büyüyebilir miydi sıradanlıklarla?
İşte renkli hayat dediğimiz olgular ve bu olgulara uyarlı insan tiplemeleri hayata anlam katar. Mutlu ya da mutsuz eder insanları. Zaten sonsuz mutluluk diye bir olgu var mı ki hayatta? Elbette ki yoktur. Hayatımız renklerle dolsun, çevremizde renkli ama önemli insanlar olsun yeter ki.
Yaşar GELER
Uz. Eğitimci-Yazar