? Âşık edebiyatının en çok üzerinde uğraşılan eserleri âşığın vatanını terke mecbur olduğu zamanki şiirlerdir.?
Halk âşıklarının sazlarını acı acı inleten, kalplerinin bütün ızdıraplarını teşkil eden iki tek kelime (Sıla derdi yar derdi)
Gece gündüz ah edipte ağlarım
Sılada bir benim aklım alan var
Mecnun gibi dolanırım dağları
Mihnet ile derde salan var.
?
Badi saba esip karlar eridi
Bu ayrılık yüreğimi bürüdü
Hep âşıklar sılasına yürüdü
Ben hasretim gözü yolda var[1].
Eğer halk şairi köyünden, memleketinden bol meyveli bağlarından uzun zamandır ayrılmışsa o,artık bu yerlere derin bir hasretle bağlıdır. Onun nazarında memleket şırıl şırıl akan deresi ile menekşeli tepeleri ile ve nihayet tozlu yollarıyla kavuşması muhal bir cennet olur.
Dört yanımdan hicran beni bağladı
Yol ver felek gönder beni sılaya
Zapt olunmaz çeşmim yaşı çağladı
Yol ver felek gönder beni sılaya.
?
Gurbette kimsem yoktur varmağa
Aktı çeşmim yaşı döndü ırmağa
Destur olsun engelleri kırmağa
Yol ver felek gönder beni sılaya[2]
Âşık ve ozanların hallerinden, en çok sazları ve mızrapları anlar. Sazına seslenen Ünal şöyle der.
Sazım ile şu gurbeti gezerim
Ancak sen anlarsın halimden sazım.
Sayfa sayfa dertlerimi yazarım,
Usandı tellerin elimden sazım.
Yârin aşkı şu kalbimi yakalı
Ayrılığı boynumuza takalı
Başım alıp gurbetlere çıkalı,
Bir haber gelmedi elimden sazım.
Fikret dostun yoktur kime el açak
Çare yoktur bu dertlere alışak,
Senin ile sohbet edek konuşak,
Başka bir bilen yok dilimden sazım[3].
Toplumlar doğal, dini, iktisadi, siyasi, sosyal ve diğer pek çok sebep nedeniyle göç etmişlerdir. Bu çeşitli neden ve şartlar altında gerçekleşen göçler, insanların topraklarından, ailelerinden, kimliklerini belirleyen tüm bu temel öğelerden ayrılmalarına sebep olmuştur. Bu ayrılığa en önemli tanık tren ve tren garlarıdır[4].
Kars gar?ından eşiyle ve çocukları ile vedalaşan bir işçi veya göçünü tren?e yükleyip eş dosttan ayrılan köylü Ahmet amca, son bir defa tren camından dışarı bakıp hüzünlü ve duygu yüklü bir edayla camdan dışarı sarkıp onu yolcu etmeye gelenlere el sallamaktadır.
O esnada garda misafirini yolcu eden âşık Dumanoğlu bakalım bu görüntü karşısında ne söylemiş.
Çal çapraz dağları çeker sineye,
Garibi ezmeye bekler gurbet el
Yokluğun yurduna Baykuş tüneye
Garibi ezmeye bekler gurbet el.
Yüklemiş göçünü binmiş trene
Doğduğu yuvayı koymuş virane
Naleyi, figanı katmış sirene
Garibi ezmeye bekler gurbet el
Dumanoğlu vatan bedende candır
Akraba ile komşu damarda kandır
Yâd eller cehennem cismini yandır
Garibi ezmeye bekler gurbet el.
Bir başka aşığımız Harun koca ise
Cüda saldı feleh elim ovamnan
Gapım örtüh bacam basılı galdı
El güne yâd oldum goftum yuvamnan
Eş dostan aramız kesili galdı
Terk eyledih goyduh ahu zar öyde
Bunnan sora şennih olmaz zor öyde
On uşahtan birce fotraf var öyde
Oda boş duvarda asılı galdı
Naçar Harun düşüf gurbet izine
Ayrılanda bahamadım üzüne
Dalımcah ağladı döydü dizine
Yazıh anam sesi kısılı galdı
2004?2009 yılları arasında Çıldır belediye başkanlığı yapan M.Nizameddin Coşkun?a ait bir ?Gurbet? şiiri.
GÖRMEDİM
Ne yaman dert imiş sila yarası,
Bu güne dek iflah olan görmedim.
Ne hekim, ne Lokman bilmez çaresi
Mazhar Osmanlıkta, islah görmedim.
Gurbette Bayramlar bana yas olur.
Âlem güler, garip bi-heves olur.
Duyduğu her name, şivan ses olur.
Doğru karar veren idrak görmedim.
Öz adım Mehmet?tir, vatanım Çıldır.
Terki yurt edeli, tam ondört yıldır.
Lütfü Kereminden, bir müjde bildir.
Bundan fazla yakan firak görmedim
HAN KÖŞESİNDE
Kurumaz âşığın gözünde yaşı,
Gurbet ellerinde, han köşesinde.
İçinden tükenmez âhı, ateşi,
Gurbet ellerinde, han köşesinde.
...
Âşıklar gurbette ağlamaz neyler,
Üç beş ahbap bulur derdini söyler,
Türküler çağırır, muhabbet eyler,
Gurbet ellerinde, han köşesinde.
...
Bu aşk ile ah çekerim inlerim,
Bir söylerim, iki durup dinlerim,
ŞEREF der ki böyle geçti günlerim,
Gurbet ellerinde, han köşesinde[5].
GURBET
.
Ah ele sıladan uzakta kalan insanın
Gözünde yaşını bol eder gurbet
Baş yastığa gelip ağrısa canın
Sanki Azrail`e el eder gurbet
...
ŞEREF der derdini vatanına yaz
Gâhî sıcak gördün gâhî de ayaz
Dilin kalem sinen kâğıt mektup saz
Üstüne gözyaşın pul eder gurbet
Almanya?ya genç yaşta çalıp söylemeye giden Âşık Tarhan İnan (1963?1994) pekte ummadığı bir ortamla karşılaşır.
Gurbet elin aşı zehirden acı
Gelmez olaydım bunca yolları
Çoğu insan oldu bize davacı,
Gelmez olaydım bunca yolları.
...
Tarhan der ki yer koymadık aradık
Sazı çıkarıp ta tel vuramadık,
Bu dünyaya çile için yarandık,
Gelmez olayıdım bunca yolları[6]
1972 Yılında Almanya?ya işçi olarak giden Âşık Yılmaz Şenlikoğlu, na ait şiir.
GURBET
Yıllar oldu gurbet elde yalnızım
Gurbet beni yedi bende hayatı
Kuşlar gibi perakende öksüzüm
Gurbet beni yedi bende hayatı
...
Bir fısıltı bir şey diyecesine
Gençlik libaslarım sayacasına
Bir böcek bir gülü yiyecesine
Gurbet beni yedi ben de hayatı
...
İsmim Yılmaz ama kendim çok yıldım
Günler geldi geçti sonra ayıldım
Dostlar bana derki böyle değildin
Gurbet beni yedi bende hayatı.
Yurdundan uzak kalmak bazen âşıklarımızın gönlünü kor ateşi gibi yakar. Âşık Lütfi Aydın?da bir şiirinde şöyle seslenir.
EN ZOR KURBET AYRILIK
Dünya senin olsa, olmaz gönlün şad,
Kohum kardaş sevdiklerin kalıp yâd
Her gün yakar içerini ateş od
Dünyada ne zordu gurbet ayrılık
...
Var mı dünyada derdi yok biri
Her kes öler toprağdadı bir yeri
Lütfi Aydın sever üstadı piri
Dünyada ne zordu, kurbet ayrılığı[7].
?İnsanoğlu aç ve susuz kalabilir, ama vatansız yaşayamaz.?
KAN AĞLAR
Perişan görünür taşı duvarı
Elvan otağların yeri kan ağlar
Terk edip bülbüller o bahçe barı
Baştanbaşa her bir yanı kan ağlar
...
Murat Karahanlı zar çekip durdu
Gör nece terk etti vatanı yurdu
Ölümden beterdir gurbetin derdi
Köyümüzün bahçe barı kan ağlar[8].
Saz şairleri, tıpkı aşk, tabiat, yiğitlik temalarında olduğu gibi gurbet temasında da birbirlerini etkilemişler, bu temayı işlerden ortak bir tavır takınmışlardır. Hemen hepsi de gurbeti istenmeyen, kötü, çile çekilen, ağlatan, dönüşü olmayan bir yer olarak görmüşler.
Çıldır-Doğruyol köyünden Genç aşığımız Gökmen Dursunoğlu?Gurbet insanı yavaş yavaş öldürür? adlı şiirinde,
VİRAN GURBETTE
Ömrümün yarısı tükendi bitti
İçimden eridim viran gurbette
Ayrılık hasretlik canıma yetti
Öldüm de dirildim viran gurbette
...
Gökmenim bu derde alışamadım
Eller aya çıktı ulaşamadım
Bir türlü ben beni paylaşamadım
İkiye yarıldım viran gurbette[9].
Âşık İlyas?ın köyünden (Gehreşen-Bozyiğit) Sarıkamış Hamamlı köyüne göçtüğü zaman söylediği türkü
Düşüf yâdıma vatanım Çıldır
Sonalar yüzdüğü gölden ayrıldım
Yediğim yemekler gezdiğim köyler
Koğumdan komşudan elden ayrıldım
...
Gurbet eller etti beni perişan
Taşköprü, Pehreşen köyüm Gehreşen
Dedemin mülküdür esas Gehreşen
Çayırlı çimenli köyden ayrıldım.
İçimden gitmez acı sancılar
Duam budur görmiyesiz acılar
Yazın nemetinizi yedim bacılar
Ne yazık ki gonca gülden ayrıldım
İlyas sana kafa tutar dığalar
Daha çetin bu yaralar sağalar
Bakanlara layık hanı ağalar
Düğünlerde çalma gölden ayrıldım[10]
Çıldır?ın Eski Beyrehatun köyünden İstanbul?a göç eden şair Hüseyin Tellioğlu,?Evet sıla bülbülü kafese koymuşlar ah vatanım demiş. Ben on iki yaşında ayrıldım, ellisinde dahi yine vatan derim. Baba yurdu elli altmış yaşında gurbete çıkan ne yapar Tellioğlu bunu şöyle dile getirir.
DAĞLAR OY
Bir özlemim kaldı benim sılada
Doyamadım dağlar dağlar oy
O baba yurdunun tek bir taşına
Kıyamadım dağlar oy.
...
Tellioğlu sıla anadır ata
Nice koç yiğitler yasını tuta
Ellisinde dahi zalim gurbete
Uyamadım dağlar dağlar oy[11].
?Gurbet insanı kocaltır. Şairlerin, âşıkların ozanların telinde ve dilinde bir başkadır gurbet. Gurbet için yakılan ağıtlar, türküler, mani ve ninnilerin edebiyat kültürümüzde önemli bir yeri vardır?.
Güvanocak köyünden Âşık Mehmet Oktay (Erkani) köyünden İstanbul?a göç giden köylülerine çağrısı.
BİZİM KÖY
Kardaşta kardaştan aralı kaldı
Niye gitti İstanbul?a bizim köy
Hasreti yürek de yaralı kaldı
Niye gitti İstanbul?a bizim köy
...
Çiftliğin asıl özü kalmadı
Yemeyin lezzeti tuzu kalmadı
Çoğu evde koyun kuzu kalmadı
Niye gitti İstanbul?a bizim köy
Aşığın toylarda fasılı kaldı
Sazları direk de asılı kaldı
Memet gurbet ele küsülü kaldı
Niye gitti İstanbul?a bizim köy[12]
Âşık Sefer Akyüzoğlu bir gün sazını alıp gurbete çıkmıştır.?İstanbul?u geziyordum, akşam bir otelde kalmıştım, orda birisi ağlıyor. Yanıma geldi; ağabey siz âşıksınız ben yavrularımdan, evimden ayrıldım. Gurbete çalışmak için geldim, bana bir şey söylermisin? Akyüzoğlu bakalım ne söylemiş[13].
Terk eyledim vatanımı yurdumu
Mekânım çöl eyledi bu gurbet,
Bülbülüdüm ayrı kaldım gülümden
Ötemedim lal eyledi bu gurbet.
...
Akyüzoğlu kader ile tanıştım
Sefil oldun gariplere karıştım
Hayatım boyunca her gün tanıştım
Emeğimi pul eyledi bu gurbet.
?Saz şairleri, gurbet temasını nasıl ele alıp işlemişlerse, anonim halk şiirinde de aynı işleyiş, aynı yaklaşım görülmektedir. Gerek türkülerimiz, gerek manilerimiz, halkımızın gurbetten yana dertli olduğunu, hiçbir zaman gurbetten hoşlanmadığını dile getirmektedir.?
GURBET ELLERİN
Yıllar var ki düştüm gurbet ellere
Çekilmez çilesi gurbet ellerin
El içinde destan oldum dillere
Sarılmaz yarası gurbet ellerin
...
Sırası gelenler çekilip gitti
Viran oldu köyüm baykuşlar öttü
Ayrılık hasreti canıma yetti
Bataydı parası gurbet ellerin
Mizani hasretim dinmez ağlarım
Dertle doldum karaları bağlarım
Ölen ölmüş selam olsun sağlarım
Yürekte karası gurbet ellerin[14]
Kars?tan İstanbul?a göç eden Âşık Mürsel Sinan ise Köyümden Göçermiydim adlı şiirinde ?Köyümde aş, ekmek, iş varda benmi göçtüm.?
KÖYÜMDEN GÖÇER MİYDİM?
Bu yoksulluk olmasaydı
Ben köyümden göçer miydim?
Umutlarım solmasaydı
Ben köyümden göçer miydim?
Geçinecek varım olsa
Okulum, yollarım olsa
Hastanem, doktorum olsa
Ben köyümden göçer miydim?
Bu yokluğa kader derdik
Kaderi de çok severdik
Kırk kişi bir kapta yerdik
Ben köyümden göçer miydim?
...
Ankara?da Anayasa
Gönlümüzde yoktur tasa
Beyler yan gelip yatmasa
Ben köyümden göçer miydim?
...
Dünya dönmez bir dünyaydı
Öküzün boynuzundaydı
İnancımız çıkmazdaydı
Ben köyümden göçer miydim?
...
Mürsel Sinan neler deyim
Köyüme türkü söyleyim
O köy yine benim köyüm
Ben köyümden göçer miydim[15]?
1972 yılında Almanya?ya işçi olarak giden Âşık Şenlik?in Torunu Yılmaz Şenlikoğlu ?Gurbetin her bir günü gençliğimi yiğiyordu.?
GURBET
Yıllar oldu gurbet elde yalnızım
Gurbet beni yedi bende hayatı
Kuşlar gibi perakende öksüzüm
Gurbet beni yedi bende hayatı
...
Bir fısıltı bir şey diyecesine
Gençlik libaslarım sayacasına
Bir böcek bir gülü yiyecesine
Gurbet beni yedi ben de hayatı
Kurunun yanında yaş bitti
Ağlamadan gözlerimden yaş bitti
Ömür gitti gün azaldı yaş bitti
Gurbet beni yedi ben de hayatı
İsmim Yılmaz ama kendim çok yıldım
Günler geldi geçti sonra ayıldım
Dostlar bana derki böyle değildin
Gurbet beni yedi bende hayatı[16].
1948?1990. Arpaçay?ın Cala (şimdiki adı Doğruyol) köyünde doğan Âşık Sabri Şimşekoğlu ?Gurbet?te en fazla kalan âşıklarımızdan birisidir.
DÜŞTÜ
Sevdiğim yar senden ayrı düşeli
Zaman geçti müddet geçti çağ düştü
Gurbet elde mezarımın üstüne
Yağmur yağdı dolu değdi çığ düştü
Gör ne hala galdı o bizim eller
Bana düşman oldu konuşan diller
Meskenim gurbettir oy bizim eller
Aramıza sıra sıra dağ düştü
Sabri ne çağlıyor gözlerin yaşım
Sabra hikmettir her ilmin başım
Yaş on beş demeden döküldü dişim
Yirmisinde saçlarıma ağ düştü[17]
"Yine Gurbete Yolculuk (Ağlasın)"
Yine gurbete yolculuk var bugün
Bizim eller yâda kalsın ağlasın
Akşam oldu hüzünlendim üzüldüm
Bacım bohcamı yapsın ağlasın
...
Dedim gurbete gidiyorum bende
Ozan Ergün`em arzum kalırsa sende
Elimde bavulum çıkıp gidende
Sevdiğim peşimden baksın ağlasın[18]
Şair Erbek. Uzun yıllar köye gidemediği bu nedenle şiirinde, eşe, dosta seslenerek
Kendisini köyüne götürmelerini istemekte.
KÖYÜME
Ben köyümü özlüyorum
Götürün beni köyüme
Duygularım gizliyorum
Götürün beni köyüme
Tarlalardan geçmek için
Taşlarını seçmek için
Soğuk sular içmek için
Götürün beni köyüme
Derelerden sular akar
Hasretliği beni yakar
ZİYANİ yollara bakar
Götürün beni köyüme
Çıldırlı Şair TekinTiktaş?a ait ?Gurbet? adlı şiiri.
GURBET
Gurbet nedir diye sorarsan eğer
Acı olduğunu sezdirir gurbet
Gurbetin yoluna girersen eğer
İnsanı canından bezdirir gurbet
...
Görevdir bu diyar diyar gezesin
Hasretlik var biraz kendin üzesin
TİKTAŞ oğlu dertli dertli yazasın
Sanada bir şiir yazdırır gurbet
GURBET
Hazin eser yad ellerin rüzgârı
Yellerinde hasret yatar gurbetin
Kabardı can denizinin suları
Sellerinde hasret yatar gurbetin
Garip doğan garip yaşar besbelli
Hasretliği mülk edinmiş temelli
Ne menzili nede durağı belli
Yollarında hasret yatar gurbetin
Gurbet kapısın eşiği garip
Sofrada tabağı kaşığı garip
Yatağı yorganı beşiği garip
Kollarında hasret yatar gurbetin
Kurbanoğlu yarım kaldı hevesim
Hayat garibana bitmemiş resim
Gırtlağımda düğüm titrektir sesim
Dillerinde hasret yatar gurbetin[19]
KÖYDE BIRAKTIK
Bir, bir terk ettik hepimiz o köyleri
Üstü ağaçtan mertekli, taştan evleri
Kırkayak uzunluğundaki ahırları
Uçsuz bucaksız yem yeşil tarlaları
...
Hanalar da halı dokuyan eli kınalı kızları
Güne geceden başlayan vefakâr Anaları
Sırtında ceketiyle dağ bayır dolaşan çobanları
Tarla eken, Biçin biçen cefakâr babaları
...
Tandırda pişen kıp kırmızı Lavaşı
Evelikle yapılan Ayran Aşını
Neziği, Keteyi, Lokumu birde Pişiyi
Ortası tereyağı dolu Haşılı
...
Atamızın, Dedelerimizin mezarlarını
Vatanımın en mukaddes topraklarını
Dostluğun ve Kardeşliğin en güzel yanını
Çocukluğumun tüm tatlarını köyde bıraktık[20]
[1] Yağmurdereli,Nesip,.Doğuş,Nisan 1938,s.3,Yıl,4,sf,13-14
[2] .Yağmurdereli. Nesip, Doğuş Mart 1938,s,2,yıl,4sf.10
[3] İlhan yardımcı. (Haz.2007)?Yaşayan Âşıklarımız?Güldeste.?Âşık Fikret Ünal? sf,84
[4] http://cargocollective.com/DilaraKologlu/Project-MIGRATION-GOC
[5] Taşlıova, Şeref, Âşık
[6] Erkan Çelik özel arşivi.
[7] Aydın, Lütfi (1997) ?kader kulu talihsiz şahzade? sf.85
[8] Yıldız, Günay(Ankara 2003)?Ay Hayıf?sf,176
[9] Erkan Çelik özel arşivi
[10] Erkan Çelik özel arşivi
[11] Tellioğlu. Hüseyin, Aşık (Mart 2007)?Gönül Dostlarına?sf.17
[12] Erkan çelik özel arşivi
[13] Özkaya, İ. Alin, K. (Mayıs 2010) Yaşayan İnsan hazineleri. sf.127
[14] Ozan Mizani (Taner Karataş) feecbook sayfası.
[15] Erkan Çelik arşivi.
[16] Erkan Çelik arşivi.
[17] http://terekemem.tr.gg/ Âşık sabrı Şimşekoğlu.
[18] http://www.turkuyurdu.com/yine-gurbete-yolculuk-aglasin-10790.html Ozan Ergün Yalçın
[19] Âşık Mustafa Kurbanoğlu
[20] Karaçay, Sinan