Erkan ÇELİK


ÂŞIKLARIN DİLİNDE ?GÖÇ? VE ?GURBET? 2

? Âşık edebiyatının en çok ...


         ?  Âşık edebiyatının en çok üzerinde uğraşılan eserleri âşığın vatanını terke mecbur olduğu zamanki şiirlerdir.?

   Halk âşıklarının sazlarını acı acı inleten, kalplerinin bütün ızdıraplarını teşkil eden iki tek kelime (Sıla derdi yar derdi)

 

Gece gündüz ah edipte ağlarım

Sılada bir benim aklım alan var

Mecnun gibi dolanırım dağları

Mihnet ile derde salan var.

             ?

 

Badi saba esip karlar eridi

Bu ayrılık yüreğimi bürüdü

Hep âşıklar sılasına yürüdü

Ben hasretim gözü yolda var[1].

 

 

    Eğer halk şairi köyünden, memleketinden bol meyveli bağlarından uzun zamandır ayrılmışsa o,artık bu yerlere derin bir hasretle bağlıdır. Onun nazarında memleket şırıl şırıl akan deresi ile menekşeli tepeleri ile ve nihayet tozlu yollarıyla kavuşması muhal bir cennet olur.

 

Dört yanımdan hicran beni bağladı

Yol ver felek gönder beni sılaya

Zapt olunmaz çeşmim yaşı çağladı

Yol ver felek gönder beni sılaya.

               ?

 

Gurbette kimsem yoktur varmağa

Aktı çeşmim yaşı döndü ırmağa

Destur olsun engelleri kırmağa

Yol ver felek gönder beni sılaya[2]

 

    Âşık ve ozanların hallerinden, en çok sazları ve mızrapları anlar. Sazına seslenen Ünal şöyle der.

 

Sazım ile şu gurbeti gezerim

Ancak sen anlarsın halimden sazım.

Sayfa sayfa dertlerimi yazarım,

Usandı tellerin elimden sazım.

 

Yârin aşkı şu kalbimi yakalı

Ayrılığı boynumuza takalı

Başım alıp gurbetlere çıkalı,

Bir haber gelmedi elimden sazım.

 

Fikret dostun yoktur kime el açak

Çare yoktur bu dertlere alışak,

Senin ile sohbet edek konuşak,

Başka bir bilen yok dilimden sazım[3].

 

        Toplumlar doğal, dini, iktisadi, siyasi, sosyal ve diğer pek çok sebep nedeniyle göç etmişlerdir. Bu çeşitli neden ve şartlar altında gerçekleşen göçler, insanların topraklarından, ailelerinden, kimliklerini belirleyen tüm bu temel öğelerden ayrılmalarına sebep olmuştur. Bu ayrılığa en önemli tanık tren ve tren garlarıdır[4].

       Kars gar?ından eşiyle ve çocukları ile vedalaşan bir işçi veya göçünü tren?e yükleyip eş dosttan ayrılan köylü Ahmet amca, son bir defa tren camından dışarı bakıp hüzünlü ve duygu yüklü bir edayla camdan dışarı sarkıp onu yolcu etmeye gelenlere el sallamaktadır.

    O esnada garda misafirini yolcu eden âşık Dumanoğlu bakalım bu görüntü karşısında ne söylemiş.

 

Çal çapraz dağları çeker sineye,

Garibi ezmeye bekler gurbet el

Yokluğun yurduna Baykuş tüneye

Garibi ezmeye bekler gurbet el.

 

Yüklemiş göçünü binmiş trene

Doğduğu yuvayı koymuş virane

Naleyi, figanı katmış sirene

Garibi ezmeye bekler gurbet el

 

Dumanoğlu vatan bedende candır

Akraba ile komşu damarda kandır

Yâd eller cehennem cismini yandır

Garibi ezmeye bekler gurbet el.

 

Bir başka aşığımız Harun koca ise

 

Cüda saldı feleh elim ovamnan

Gapım örtüh bacam basılı galdı

El güne yâd oldum goftum yuvamnan

Eş dostan aramız kesili galdı

 

Terk eyledih goyduh ahu zar öyde

Bunnan sora şennih olmaz zor öyde

On uşahtan birce fotraf var öyde

Oda boş duvarda asılı galdı

 

Naçar Harun düşüf gurbet izine

Ayrılanda bahamadım üzüne

Dalımcah ağladı döydü dizine

Yazıh anam sesi kısılı galdı

 

 

 

 

 

 

 

2004?2009 yılları arasında Çıldır belediye başkanlığı yapan M.Nizameddin Coşkun?a ait bir ?Gurbet? şiiri.

GÖRMEDİM

Ne yaman dert imiş sila yarası,
Bu güne dek iflah olan görmedim.
Ne hekim, ne Lokman bilmez çaresi
Mazhar Osmanlıkta, islah görmedim.

Gurbette Bayramlar bana yas olur.
Âlem güler, garip bi-heves olur.
Duyduğu her name, şivan ses olur.
Doğru karar veren idrak görmedim.

Öz adım Mehmet?tir, vatanım Çıldır.
Terki yurt edeli, tam ondört yıldır.
Lütfü Kereminden, bir müjde bildir.
Bundan fazla yakan firak görmedim

 

HAN KÖŞESİNDE

 

Kurumaz âşığın gözünde yaşı,

Gurbet ellerinde, han köşesinde.

İçinden tükenmez âhı, ateşi,

Gurbet ellerinde, han köşesinde.

                     ...

Âşıklar gurbette ağlamaz neyler,

Üç beş ahbap bulur derdini söyler,

Türküler çağırır, muhabbet eyler,

Gurbet ellerinde, han köşesinde.

               ...

Bu aşk ile ah çekerim inlerim,

Bir söylerim, iki durup dinlerim,

ŞEREF der ki böyle geçti günlerim,

Gurbet ellerinde, han köşesinde[5].   

 

 


GURBET

.

Ah ele sıladan uzakta kalan insanın

Gözünde yaşını bol eder gurbet

Baş yastığa gelip ağrısa canın

Sanki Azrail`e el eder gurbet

                  ...

ŞEREF der derdini vatanına yaz

Gâhî sıcak gördün gâhî de ayaz

Dilin kalem sinen kâğıt mektup saz

Üstüne gözyaşın pul eder gurbet    

 

      Almanya?ya genç yaşta çalıp söylemeye giden Âşık Tarhan İnan (1963?1994) pekte ummadığı bir ortamla karşılaşır.

 

Gurbet elin aşı zehirden acı

Gelmez olaydım bunca yolları

Çoğu insan oldu bize davacı,

Gelmez olaydım bunca yolları.

 

                     ...

 

Tarhan der ki yer koymadık aradık

Sazı çıkarıp ta tel vuramadık,

Bu dünyaya çile için yarandık,

Gelmez olayıdım bunca yolları[6]

 

 

1972 Yılında Almanya?ya işçi olarak giden Âşık Yılmaz Şenlikoğlu, na ait şiir.

 

GURBET

Yıllar oldu gurbet elde yalnızım
Gurbet beni yedi bende hayatı
Kuşlar gibi perakende öksüzüm
Gurbet beni yedi bende hayatı

                  ...

Bir fısıltı bir şey diyecesine
Gençlik libaslarım sayacasına
Bir böcek bir gülü yiyecesine
Gurbet beni yedi ben de hayatı

               ...

İsmim Yılmaz ama kendim çok yıldım
Günler geldi geçti sonra ayıldım
Dostlar bana derki böyle değildin
Gurbet beni yedi bende hayatı.

   Yurdundan uzak kalmak bazen âşıklarımızın gönlünü kor ateşi gibi yakar. Âşık Lütfi Aydın?da bir şiirinde şöyle seslenir.

 

 

EN ZOR KURBET AYRILIK

 

Dünya senin olsa, olmaz gönlün şad,

Kohum kardaş sevdiklerin kalıp yâd

Her gün yakar            içerini ateş od

Dünyada ne zordu gurbet ayrılık

               ...

Var mı dünyada derdi yok biri

Her kes öler toprağdadı bir yeri

Lütfi Aydın sever üstadı piri

Dünyada ne zordu, kurbet ayrılığı[7].

 

 

?İnsanoğlu aç ve susuz kalabilir, ama vatansız yaşayamaz.?

 

KAN AĞLAR

 

Perişan görünür taşı duvarı

Elvan otağların yeri kan ağlar

Terk edip bülbüller o bahçe barı

Baştanbaşa her bir yanı kan ağlar

                  ...

Murat Karahanlı zar çekip durdu

Gör nece terk etti vatanı yurdu

Ölümden beterdir gurbetin derdi

Köyümüzün bahçe barı kan ağlar[8].

 

        Saz şairleri, tıpkı aşk, tabiat, yiğitlik temalarında olduğu gibi gurbet temasında da birbirlerini etkilemişler, bu temayı işlerden ortak bir tavır takınmışlardır. Hemen hepsi de gurbeti istenmeyen, kötü, çile çekilen, ağlatan, dönüşü olmayan bir yer olarak görmüşler.

      Çıldır-Doğruyol köyünden Genç aşığımız Gökmen Dursunoğlu?Gurbet insanı yavaş yavaş öldürür?  adlı şiirinde,

 

VİRAN GURBETTE

 

Ömrümün yarısı tükendi bitti

İçimden eridim viran gurbette

Ayrılık hasretlik canıma yetti

Öldüm de dirildim viran gurbette

                ...

Gökmenim bu derde alışamadım

Eller aya çıktı ulaşamadım

Bir türlü ben beni paylaşamadım

İkiye yarıldım viran gurbette[9].

 

 

    Âşık İlyas?ın köyünden (Gehreşen-Bozyiğit) Sarıkamış Hamamlı köyüne göçtüğü zaman söylediği türkü

 

Düşüf yâdıma vatanım Çıldır

Sonalar yüzdüğü gölden ayrıldım

Yediğim yemekler gezdiğim köyler

Koğumdan komşudan elden ayrıldım

                     ...

Gurbet eller etti beni perişan

Taşköprü, Pehreşen köyüm Gehreşen

Dedemin mülküdür esas Gehreşen

Çayırlı çimenli köyden ayrıldım.

 

İçimden gitmez acı sancılar

Duam budur görmiyesiz acılar

Yazın nemetinizi yedim bacılar

Ne yazık ki gonca gülden ayrıldım

 

İlyas sana kafa tutar dığalar

Daha çetin bu yaralar sağalar

Bakanlara layık hanı ağalar

Düğünlerde çalma gölden ayrıldım[10]

 

       Çıldır?ın Eski Beyrehatun köyünden İstanbul?a göç eden şair Hüseyin Tellioğlu,?Evet sıla bülbülü kafese koymuşlar ah vatanım demiş. Ben on iki yaşında ayrıldım, ellisinde dahi yine vatan derim. Baba yurdu elli altmış yaşında gurbete çıkan ne yapar Tellioğlu bunu şöyle dile getirir.

 

DAĞLAR OY

 

Bir özlemim kaldı benim sılada

Doyamadım dağlar dağlar oy

O baba yurdunun tek bir taşına

Kıyamadım dağlar oy.

             ...

Tellioğlu sıla anadır ata

Nice koç yiğitler yasını tuta

Ellisinde dahi zalim gurbete

Uyamadım dağlar dağlar oy[11].

 

      ?Gurbet insanı kocaltır. Şairlerin, âşıkların ozanların telinde ve dilinde bir başkadır gurbet. Gurbet için yakılan ağıtlar, türküler, mani ve ninnilerin edebiyat kültürümüzde önemli bir yeri vardır?.

       Güvanocak köyünden Âşık Mehmet Oktay (Erkani) köyünden İstanbul?a göç giden köylülerine çağrısı.

 

 


BİZİM KÖY

 

Kardaşta kardaştan aralı kaldı

Niye gitti İstanbul?a bizim köy

Hasreti yürek de yaralı kaldı

Niye gitti İstanbul?a bizim köy

            ...

Çiftliğin asıl özü kalmadı

Yemeyin lezzeti tuzu kalmadı

Çoğu evde koyun kuzu kalmadı

Niye gitti İstanbul?a bizim köy

 

Aşığın toylarda fasılı kaldı

Sazları direk de asılı kaldı

Memet gurbet ele küsülü kaldı

Niye gitti İstanbul?a bizim köy[12]

 

 

            Âşık Sefer Akyüzoğlu bir gün sazını alıp gurbete çıkmıştır.?İstanbul?u geziyordum, akşam bir otelde kalmıştım, orda birisi ağlıyor. Yanıma geldi; ağabey siz âşıksınız ben yavrularımdan, evimden ayrıldım. Gurbete çalışmak için geldim, bana bir şey söylermisin? Akyüzoğlu bakalım ne söylemiş[13].

 

Terk eyledim vatanımı yurdumu

Mekânım çöl eyledi bu gurbet,

Bülbülüdüm ayrı kaldım gülümden

Ötemedim lal eyledi bu gurbet.

                   ...

Akyüzoğlu kader ile tanıştım

Sefil oldun gariplere karıştım

Hayatım boyunca her gün tanıştım

Emeğimi pul eyledi bu gurbet.

 

 

    ?Saz şairleri, gurbet temasını nasıl ele alıp işlemişlerse, anonim halk şiirinde de aynı işleyiş, aynı yaklaşım görülmektedir. Gerek türkülerimiz, gerek manilerimiz, halkımızın gurbetten yana dertli olduğunu, hiçbir zaman gurbetten hoşlanmadığını dile getirmektedir.?

 

 

GURBET ELLERİN

 

Yıllar var ki düştüm gurbet ellere

Çekilmez çilesi gurbet ellerin

El içinde destan oldum dillere

Sarılmaz yarası gurbet ellerin

              ...

Sırası gelenler çekilip gitti

Viran oldu köyüm baykuşlar öttü

Ayrılık hasreti canıma yetti

Bataydı parası gurbet ellerin

 

Mizani hasretim dinmez ağlarım

Dertle doldum karaları bağlarım

Ölen ölmüş selam olsun sağlarım

Yürekte karası gurbet ellerin[14]

 

 

       Kars?tan İstanbul?a göç eden Âşık Mürsel Sinan ise Köyümden Göçermiydim adlı şiirinde ?Köyümde aş, ekmek, iş varda benmi göçtüm.?    

 

 KÖYÜMDEN GÖÇER MİYDİM?

 

Bu yoksulluk olmasaydı

Ben köyümden göçer miydim?

Umutlarım solmasaydı

Ben köyümden göçer miydim?

 

Geçinecek varım olsa

Okulum, yollarım olsa

Hastanem, doktorum olsa

Ben köyümden göçer miydim?

 

 

Bu yokluğa kader derdik

Kaderi de çok severdik

Kırk kişi bir kapta yerdik

Ben köyümden göçer miydim?

                  ...

 

Ankara?da Anayasa

Gönlümüzde yoktur tasa

Beyler yan gelip yatmasa

Ben köyümden göçer miydim?

        ...

Dünya dönmez bir dünyaydı

Öküzün boynuzundaydı

İnancımız çıkmazdaydı

Ben köyümden göçer miydim?

          ...

Mürsel Sinan neler deyim

Köyüme türkü söyleyim

O köy yine benim köyüm

Ben köyümden göçer miydim[15]?

 

 

      1972 yılında Almanya?ya işçi olarak giden Âşık Şenlik?in Torunu Yılmaz Şenlikoğlu ?Gurbetin her bir günü gençliğimi yiğiyordu.?

 

 

 

GURBET

 

Yıllar oldu gurbet elde yalnızım

Gurbet beni yedi bende hayatı

Kuşlar gibi perakende öksüzüm

Gurbet beni yedi bende hayatı

                     ...

Bir fısıltı bir şey diyecesine

Gençlik libaslarım sayacasına

Bir böcek bir gülü yiyecesine

Gurbet beni yedi ben de hayatı

 

Kurunun yanında yaş bitti

Ağlamadan gözlerimden yaş bitti

Ömür gitti gün azaldı yaş bitti

Gurbet beni yedi ben de hayatı

 

İsmim Yılmaz ama kendim çok yıldım

Günler geldi geçti sonra ayıldım

Dostlar bana derki böyle değildin

Gurbet beni yedi bende hayatı[16].

 

          1948?1990. Arpaçay?ın Cala (şimdiki adı Doğruyol) köyünde doğan Âşık Sabri Şimşekoğlu ?Gurbet?te en fazla kalan âşıklarımızdan birisidir.

 

DÜŞTÜ

 

Sevdiğim yar senden ayrı düşeli

Zaman geçti müddet geçti çağ düştü

Gurbet elde mezarımın üstüne

Yağmur yağdı dolu değdi çığ düştü

 

Gör ne hala galdı o bizim eller

Bana düşman oldu konuşan diller

Meskenim gurbettir oy bizim eller

Aramıza sıra sıra dağ düştü

 

Sabri ne çağlıyor gözlerin yaşım

Sabra hikmettir her ilmin başım

Yaş on beş demeden döküldü dişim

Yirmisinde saçlarıma ağ düştü[17]   

"Yine Gurbete Yolculuk (Ağlasın)"

Yine gurbete yolculuk var bugün
Bizim eller yâda kalsın ağlasın
Akşam oldu hüzünlendim üzüldüm
Bacım bohcamı yapsın ağlasın
                   ...


Dedim gurbete gidiyorum bende
Ozan Ergün`em arzum kalırsa sende
Elimde bavulum çıkıp gidende
Sevdiğim peşimden baksın ağlasın[18]  

     Şair Erbek. Uzun yıllar köye gidemediği bu nedenle şiirinde, eşe, dosta seslenerek

Kendisini köyüne götürmelerini istemekte. 

KÖYÜME

Ben köyümü özlüyorum
Götürün beni köyüme
Duygularım gizliyorum
Götürün beni köyüme

Tarlalardan geçmek için
Taşlarını seçmek için
Soğuk sular içmek için
Götürün beni köyüme

Derelerden sular akar
Hasretliği beni yakar
ZİYANİ yollara bakar
Götürün beni köyüme

Çıldırlı Şair TekinTiktaş?a ait ?Gurbet? adlı şiiri.

GURBET

Gurbet nedir diye sorarsan eğer
Acı olduğunu sezdirir gurbet
Gurbetin yoluna girersen eğer
İnsanı canından bezdirir gurbet

               ...

Görevdir bu diyar diyar gezesin
Hasretlik var biraz kendin üzesin
TİKTAŞ oğlu dertli dertli yazasın
Sanada bir şiir yazdırır gurbet

      GURBET

 

Hazin eser yad ellerin rüzgârı

Yellerinde hasret yatar gurbetin

Kabardı can denizinin suları

Sellerinde hasret yatar gurbetin

 

Garip doğan garip yaşar besbelli

Hasretliği mülk edinmiş temelli

Ne menzili nede durağı belli

Yollarında hasret yatar gurbetin

 

Gurbet kapısın eşiği garip

Sofrada tabağı kaşığı garip

Yatağı yorganı beşiği garip

Kollarında hasret yatar gurbetin

 

Kurbanoğlu yarım kaldı hevesim

Hayat garibana bitmemiş resim

Gırtlağımda düğüm titrektir sesim

Dillerinde hasret yatar gurbetin[19]  

 

 

 

KÖYDE BIRAKTIK

 

Bir, bir terk ettik hepimiz o köyleri

Üstü ağaçtan mertekli, taştan evleri

Kırkayak uzunluğundaki ahırları

Uçsuz bucaksız yem yeşil tarlaları

                     ...

Hanalar da halı dokuyan eli kınalı kızları

Güne geceden başlayan vefakâr Anaları

Sırtında ceketiyle dağ bayır dolaşan çobanları

Tarla eken, Biçin biçen cefakâr babaları

 

                   ...

Tandırda pişen kıp kırmızı Lavaşı

Evelikle yapılan Ayran Aşını

Neziği, Keteyi, Lokumu birde Pişiyi

Ortası tereyağı dolu Haşılı

                       ...

Atamızın, Dedelerimizin mezarlarını

Vatanımın en mukaddes topraklarını

Dostluğun ve Kardeşliğin en güzel yanını

Çocukluğumun tüm tatlarını köyde bıraktık[20]

 



[1] Yağmurdereli,Nesip,.Doğuş,Nisan 1938,s.3,Yıl,4,sf,13-14

[2] .Yağmurdereli. Nesip, Doğuş Mart 1938,s,2,yıl,4sf.10

[3] İlhan yardımcı. (Haz.2007)?Yaşayan Âşıklarımız?Güldeste.?Âşık Fikret Ünal? sf,84

[4] http://cargocollective.com/DilaraKologlu/Project-MIGRATION-GOC

[5] Taşlıova, Şeref, Âşık

[6] Erkan Çelik özel arşivi.

[7]  Aydın, Lütfi (1997) ?kader kulu talihsiz şahzade? sf.85

[8]  Yıldız, Günay(Ankara 2003)?Ay Hayıf?sf,176

[9] Erkan Çelik özel arşivi

[10] Erkan Çelik özel arşivi

[11] Tellioğlu. Hüseyin, Aşık (Mart 2007)?Gönül Dostlarına?sf.17

[12] Erkan çelik özel arşivi

[13] Özkaya, İ. Alin, K. (Mayıs 2010) Yaşayan İnsan hazineleri. sf.127

[14] Ozan Mizani (Taner Karataş) feecbook sayfası.

[15] Erkan Çelik arşivi.

[16] Erkan Çelik arşivi.

[17] http://terekemem.tr.gg/ Âşık sabrı Şimşekoğlu.

[19] Âşık Mustafa Kurbanoğlu

[20] Karaçay, Sinan